9 Temmuz 2010 Cuma

senin bildiğin kadar benim unuttuğum var!

Sevgili blogsever insanlar, uzun bir aradan sonra hayatın anlamını yine vermeyeceğim bir yazı ile karşınızdayım. Lost vermemiş ki bu konudaki anlamı ben neden vereyim. Nasıl bir finaldi o öyle hayatın anlamı şöyle dursun ne anlama geldiğini bile anlayamadım. O canım hikaye örgüsüne eğreti duran bir şey. Neyse bahsedeceğim şey bu değil zaten. Anlamsız sözler dizileri takıldı kafama daha doğrusu anlamsız demeyelim de anlamını benim çıkaramadığım sözler.

Bu kategoride incelenmeye başlanması gereken söz bence “senin bildiğin kadar benim unuttuğum var”. Bu nasıl bir kendini üstün göstermedir; unuttuğu bilgilerin çokluğu ile kaşıdakini ezme çabası, nasıl bir kendini bilmezlik, boş başlılık söyleyecek daha hafif söz bilemiyorum. Argoda aynı amaç için kullanılanları bile bundan çok daha mantıklı iskambil kağıtlı, ıstakalı ya da çoban fantezili olsa bile.

Duyduğum an da bende devre yakan diğer söz ise “ hızlı giden atın boku seyrek düşer”. Bir işi hızlı, acele yapmaya kalkarsan bir şeyleri gözden kaçırabilirsin tamam ama bunu anlatmanın yolu bu mudur? Bırak at hızlı gitssin boku da seyrek düşsün yol üzerinde peş peşe 10 küme bok görmek kimi tatmin etmiş de bunu söylemiş anlayamıyorum.

Şimdilik aklıma bu kadar geldi bir de bir birine zıt sözler yok değil ama onları ataların ikiyüzlüğü ile açıklamak bence kafi, fazla kafa yormaya hakkında karalamaya gerek yok. Aylar sonra yeniden görüşmek dileğiyle ve bildikleriniz unutmamanız öğüdüyle hatta unutsanız bile bunun hoş bir şey olmadığının farkında olmanız umuduyla...